2.08.2015

1

Locke Lamora'nın Yalanları - Scott Lynch






Orjinal Adı: The Lies of Locke Lamora

Tür: Macera

Sayfa Sayısı: 581

Yazar: Scott Lynch

Yayınevi: İthaki Yayınları



Kitap siparişini vermeden önce birçok yorum okudum, hatta huyum olmadığı halde blog yorumlarına baktım. Hemen hemen herkesi aynı kesiti paylaşmış olduğunu gördüm ve bu beni şaşırttı. Çünkü kesiti okuduğumda içimde ne "Vay be, bu kitabı almalıyım." duygusu oluşuyor ne de zihnimde kazınan bir cümle halini alıyordu. Kitabın içinde geçen herhangi bir cümle gözüyle bakmıştım ona. Şimdiyse kitabı bitirmiş  ve sindire sindire okumuş biri olarak o cümleyi ben de buraya büyük büyük harflerle yazmak istiyorum bu kez.

" Buna bütün gün katlanabilirim. Sen bana... vurmaya devam et... Jean gelene kadar!"

Defalarca kez okuduğum halde bana hiçbir anlam ifade etmeyen bu cümle, aslında bir nevi kitabın kalp atışları gibi. Sanırım okuyanlar ne demek istediğimi anladım.

Locke Lamora, kurnazca ve binbir fitne fücur ürünü bir zekadan çıkabilecek bir karakter. Kelime oyunları, bir anda olayı başka taraflara yönlendirmesiyle insanları kandırma sanatının adeta ustası. Öyle ki yaşadığı Camorr şehrinde "Camoor'un Belası" olarak anılıyor. Kimse asıl Bela'nın kim olduğunu bilmiyor, hatta bazıları bunun sadece bir efsane olduğuna inanıyor.

Kitabı uzun bir sürede bitirdim diyebilirim. Birçok kesit almama karşın hepsi spoiler niteliğinde olduğundan dolayı yazamıyorum ama baktıkça bu dil oyunlarına güleceğime eminim. Çevirinin böyle bir olay örgüsünde ve karakter yapısında batmaması önemliydi çünkü karakterler sürekli argo, küfür ağırlıklı konuşurken bunu hissedememek kötü olurdu. "Sen de kimsin lan?" ya da "Götoş" diye çevrilmiş cümleler/kelimeler beni gülümsetti (hatta kahkaha attırdı.)

Sanırım en sevdiğim kesiti paylaşmadan yapamayacağım.

"Bana paranın nerede olduğunu söylesen iyi edersin. Yoksa kıçına öyle bir tekme atarım ki hayatın boyunca sıçtığın her bokun üstünde kahrolası topuk izim olur."

Kitabın dili biraz ağır. Normalde bundan daha kalın kitapları bile hemen bitirdiğim halde Locke Lamora'nın Yalanları'ndan aynı gün içinde 100 sayfa okumak bile beni yordu. Bir müddet sonra paragraf uzunluğundaki cümleleri anlayamaz oldum ve "Ne?" diyerek tekrar okudum. O yüzden minik bir tavsiye: Aklınız başınızdayken ve mola vererek okuyun ki, hiçbir detayı kaçırmayın.

Karakterler çok başarılı bir biçimde aktarılmış ve ben hepsini sevdim. Hepsinin oyunlarını, masumiyetini, intikam arayışını ve hırsını... Bu çok nadir yaşadığım bir olaydır, tüm karakterlere zarar veren bir kötü adamı bile bağrıma bastım diyebilirim.

Benim için tek sıkıntı Camorr'un betimlemeleriydi. Çok büyük bir şehirdi, anladığım kadarıyla. O kadar çok mekan ismi ve garip mekan tarifleri geçti ki, kitabın ilk 40 sayfasında bu yer betimlemeleri yüzünden neredeyse pes etmiştim. Kitap sonuna kadar da bazı mekanlar zihnimde hala tam olarak biçimlenmemiş bir şekilde kalmıştı.

Locke Lamora karakteri ise içimde beslediğim kişiliği ve oluşan fikirlerimi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Onun duygularının saflığı, kendime kabullendirmeye çalıştığım bir dolu düşünceden biriydi aslında. Locke arkadaşlarına ısrarla "Siz aşkı bel altında, fermuarlarınız içinde sanıyorsunuz." diyordu hep, onun temiz duyguları çok hoşuma gitti. Keşke kitapta Locke'un bu sevgisine birazcık daha yer verilseydi.

Kitap, bir yandan şimdiki zaman seyrinde ilerlerken bölüm sonların Locke'un çocukluğuna ve gençliğine dönüyor, böylece bizler de karakteri daha fazla tanıma imkanı buluyorduk. Her bölümün sonunu merakla bekledim, geçmiş günlerini okumak için de can attım.

Şimdiki zamanın ardından gelen geçmiş zaman anlatımları o kadar hoş bir hava katmış ki, yazar neyi nerede anlatacağını çok iyi bildiğini kanıtlamış. Kurguda hiçbir açık yoktu, detaycı bakış açımla bir müddet her şeyi didik didik ettim ama bulamadım. Her şey yerli yerine oturmuştu ve büyük bir mantık çerçevesi içindeydi. Bu gerçekten mükemmel bir şey.

Kitap kapağından George R.R. Martin'nin yorumunu gördüğümde "Vay be." demiştim. Şimdi neden Martin'in bu kitabı bu kadar sevdiğini anladım. Lynch da tıpkı Martin gibi okuyucuyu bir noktada kalbinden vuruyor ve olayların tüm seyrini değiştiriyor: Ani ölümler.

Bittiği için hala içimde bir burukluk var, tek tesellim bunun bir seri olması. Centilmen Piç Serisi'nin ikinci kitabı merakla ve büyük bir açlıkla bekliyorum.

Film haklarını Warner Brothers'ın aldığını duyduğumdan beri Locke için ünlü bir oyuncu düşünüyorum ama ne yazık ki bulamadım. Filmden fazla umutlu olmasam da Lamora'yı hakkıyla canlandıracak bir yıldız, benim gözümde Oscar'lık.

Beni bu kitapla tanıştıran Ezgi'ye teşekkürler, öpücükler :D Alın okuyun, kitaplığınızın gözünüze en çok çarpacak yerine koyun ve her gördüğünüzde o esprileri ve trajikomik olayları hatırlayın.

Locke Lamora'nın Yalanları karanlık bir buluttu ve de gizemli. Yağmur yağdırarak sizi sırılsıklam mı edecek yoksa güneşe gölge olup sizi serinletecek mi, belirsiz.

Geleneğim üzere kitapla beraber bir de şarkı paylaşıyorum. Tam olarak bu kitabı yansıtmasa da Lana'nın şarkısındaki sırf iki dize yüzünden bu şarkıyı buraya koymayı kendime hak görüyorum.

"With your big eyes
And your big lies."


Büyük gri gözlerin ve kocaman yalanlarınla adios Efendi Lamora!

Kitaba puanım: A+



1 yorum: