4.20.2015

0

Blog Turu- 15 Saniye/ Andrew Gross







  İkinci turumuzdan herkese merhaba! Arkadya Yayınları'ndan çıkmış hem göze hem gönüllere hitap eden 15 Saniye kitabının  turuyla karşınızdayız!

  Vallahi bu kitabı okumaya o kadar çok istiyordum ki, anlatamam. Gruptakiler "15 Saniye için görüşelim mi?" dediğinde "Aaa o kitap benim alınacaklar listemde!" demiştim. Artık tüm tur grubunun benim alınacaklar listeme olan itimadı tam :D

  Bugün turumuzun 5. günü. Hala tam gaz devam ediyoruz ancak benden önce 4 arkadaşımın yorumlarını okudunuz. (İnşallah okudunuz, beni haklı çıkarın :D) Bu yüzden aynı şeylerden bahsetmemeye çalışacağım ve mecburen kısa bir yorum olacak, üzgünüm.

  Kapağa ba-yıl-dım. Rafta gördüğümde o kadar çok dikkatimi çekmişti ki... Daha sonra yazarını gördüm ve bom! O nasıl karizmatik bir yazar :O Dün Sinek Kızı'nın blogunda yazarımız Andrew Gross'u da tanıttı ve sizin için röportajının yer aldığı bir videoyu çevirdik. O kadar hoşuma gidiyor ki o video, sürekli izliyorum resmen.

  Cinayet romanlarını ne kadar çok sevdiğimi blog takipçilerim ve yakın arkadaşlarım iyi bilir. Bu yüzden bu konuda tam bir analizci gibi davranmaya çalışacağım. Tur grubunda benden daha çok cinayet okuyan yok sanırım, diğerleri daha çok fantastik, romantik ağırlıklı kitaplara yöneliyorlar.

  Kitabı okurken aynı zamanda aramızda muhabbet ediyoruz ve ben bir şeyi çok merak ediyordum: Kitabın başında iki ayrı olaydan bahsedildi. Bu olayların arasındaki bağlantıyı merak ediyordum çünkü biliyordum ki kitabın başındaki o iki sayfalık kısa bölüm öylesine yazılmamıştı. Bağlantıyı öğrendiğimde gerçekten şaşırdım, bağlantıda alışılmadık bir şeyden yola çıkılmıştı ama okurken sizi en çok şaşırtacak şey "Ben bu ihtimali nasıl düşünmedim?" demeniz. Sakın hatayı kendinizde aramayın, bu Gross'un size oynadığı bir oyun!

  Kitap boyunca çok fazla dil oyunları ya da yazar kandırmacalarına denk gelmesem de bu "bağlantı" mevzusu tam bir oyun gibiydi. Başta iki farklı olaydan bahsedildiğini söylemiştim ve ikisi de sanki şu an gerçekleşen olaylarmış gibi anlatılıyordu. Yazar bu anlatım tekniğini kullanarak bize oyun oynadı aslında. Yoksa birinin birazcık daha geçmişte olmuş olabileceği belki aklımıza gelirdi!

  Neyse, bence beni anlamadınız :D Çünkü kitabı okumadınız, okuyun bence derin derin bu konu hakkında konuşalım.

  Dil oldukça sade, zaten çeviri kitapların geneli böyledir. Kurgu güzel ancak kategori olarak tam anlamıyla cinayet olduğunu düşünmüyorum. Evet, çok fazla insan öldü, fazlaca cinayet vardı. Ama ana karakterimiz olan Doktor Steedman bakış açısından gidildiğinden dolayı hikaye, daha çok aksiyon gibiydi. Steedman'ın kendini aklama çabası, polislerle olan mücaedelesi...

  Kitap boyunca katili merak etmiyorsunuz. İki olay arasındaki bağlantı için de kitabın sonunu beklemiyorsunuz. Kitabın ortasında birnevi her şeyi çözmüş oluyorsunuz. Artık bir film izler gibi olayların nasıl gelişeceğini, katilin neler yapacağını izliyorsunuz. Aslında bu hoşuma gitti çünkü bu da farklı bir teknik. Genellikle bu tür romanlarda tüm gizem sona kadar korunur ama yazarımız farklı bir şey deneyip size 200 sayfa kadar önceden her şeyi söylemiş. Ama yine de sonunu merak ediyorsunuz, bunu nasıl başardı inanın bilmiyorum!

  Sonunu tahmin etmiştim ve yanılmadım da. O yüzden son sayfaları okurken biraz sıkıntı yaşadım.

  Eh, neyse. Benden de bu kadar olsun o halde. :D Bu tur, videolarımızı bol tuttuk ve bende de sizin için Karo Kızı'nın gözünde 15 Saniye videosu var. Tık tık. :D

  Bu güzel kitabı kazanmak için çekilişe katılabilirsiniz. Hala şansınız var. :D

  Sizin için güzel mi güzel alıntılarımı da en sona ekliyorum ve hoşçakalın diyorum.















0 yorum:

Yorum Gönder