6.04.2015

1

Ben Ölmeden Önce- Lauren Oliver




Orjinal Adı: Before I Fall
Sayfa Sayısı: 494
Tür: Genç Kurgu

 Belki sen beklemeyi göze alabilirsin. Belki senin için bir yarın var. Belki senin için bin, üç bin ya da on bin yarın var; banyo yapabileceğin, yuvarlanabilceğin, parmaklarının arasında kum taneleri gibi kaymasına izin vereceğin kadar çok zamanın var.
 Ama bazılaırmız için yalnızca bugün var. Ve gerçek şu ki, hiçbir zaman, ne kadar zamanın olduğunu gerçekten bilemezsin.

 Bu kitabın yorumunu nasıl yapacağım hakkında çok düşündüm. Bazı şeyleri tarif etmekte gerçekten zorlanan biriyimdir.

 Kitaba başladığımda ilk 50 sayfadan devamını sevip sevmeyeceğimi, bu kitaba kaç vereceğimi biliyordum. Öyle de oldu. Hatta sonunu da böyle güzel beklemiyordum açıkçası.

 Kitabın kapağı orjinaline yakın, en azından aynı format. İç kapak sarı renkli ve kapakta da çayır çimen rengarenk bir görüntü var. İsminde "ölüm" kelimesi geçmese şen şakrat, cıvıl cıvıl bir kitap sanabilirsiniz. Ama öyle değil.

 Kitap, Samantha'nın ağzından anlatılıyor. Samantha son sınıf bir lise öğrencisi. Şimdiye kadarki hayatında Kent dışında hiç doğru düzgün arkadaşı olmayan bir kız iken Lindsay ile tanışıyor ve bir anda her şey değişiyor. Tabi kitap bu kısımda başlamıyor. Kitabın başında Sam, Lindsay, Elody ve Ally okullarındaki "Eros Günü" için gün içinde yaşamayı bekledikleri olayları konuşuyorlar. Sabahtan akşama kadar Sam'in son gününü okuyoruz. Sam size kitabın en başında öldüğünü söylemişti.

İlk başlarda bu bir ceza mı yoksa ödül mü kestirememiştim ancak Sam sürekli olarak öldüğü günü baştan yaşıyor ve o hariç kimse bunun farkına varmıyor. Yaşadığı her gün içinde olduğu hayatla ilgili yeni bilgiler ediniyor, daha önce hiç fark etmediği şeyleri fark ediyor.

Sam ve grubu, okulun tipik havalı kız grubu. Diğerlerini aşağılamaları yanı sıra nerede bir parti varsa oradalar, okulun en havalı erkekleri ile çıkıyorlar vs. Sam size öldüğü günü anlattıktan sonra şöyle diyor:
"Ama parmak doğrultmaya başlamadan size şunu sorayım: Yaptıklarım gerçekten o kadar kötü mü? Ölmeyi hak edeceğim kadar? Bu şekilde ölmeyi hak edeceği kadar?
Yaptıklarım gerçekten başka herkesin yaptıklarından daha mı kötü?
Sizin yaptıklarınızdan daha mı kötü?
Bir düşünün."

Bazı konularda gerçekten bencil olabiliyoruz. Birinin hatalarını yüzüne vurmaktan çekinmiyoruz ama konu kendi hatalarımıza geldiğinde böyle bir suçlamayı kabul etmiyoruz. Kendimize biraz kusursuz gözüyle bakıyoruz ya da hatalarımızı kabullenip "Ne var bu kadar büyütecek?" diyerek karşımızdaki insanların hissettiklerini küçümseyebiliyoruz. Bir günde konuştuğunuz, sevmediğiniz bazen kendinize hakim olamadan laf uzattığınız insanlara bakın. Ya bu sizin son gününüzse? Ya bu son yaptıklarınızla ölecekseniz ve de öyle hatırlanacaksanız?

Bu kitap aslında "Dikkatli ol." mesajı veriyor. Konuşurken, davranışlarını sergilerken dikkatli ol. Bazı hatalar gerçekten kalıcı zararlar bırakıyor. Hele de bizim gibi gelişme, karakterini bulma çağındaki genç bireyler için dışarı baskısı büyük önem taşıyor. Bazen yaşadığımız olaylar sanki bir bebeğin yüzündeki yara gibi oluyor, iyileşiyor ama o minik izi hayatı boyunca üstünde taşıyor.

Sadede gelecek olursam, kitabı delicesine sevdim. Ölü bir kızı okuyor olabilirsiniz ama yazar bu durumda sizi kasvetli bir havaya sokmuyor, aksine kullandığı dil öylesine sıcak ki.

Her karakteri sevdim, hepsi büyük hatalar yaptı (özellikle Lindsay) ama hepsini çok sevdim. Ama favorim Kent. Ben aşık oldum sanırım kendilerine...

Kitap için iki şarkı seçtim, birisi Sam ve arkadaşlarının hayatını özetliyor. Eğlenceli ve deli dolu. Bir diğeri ise ölümün getirisi aslında.

PopSugar Reading List'te (bayadır lafını açmıyorum çünkü evin içinde kaybetmiştim jkfdhgj) bu kitap için a book with a love triangel diyeceğim. Keskin hatlı bir aşk üçgeni var bence, belli bu.

Bir sonraki yorumda görüşürüz!

Öyle sevimli ve normal ki. Kaşmir kazaklar giyen, çengel bulmaca çözme konusunda çok iyi olan ya da keman çalan veya aşevlerinde gönüllü olarak çalışan bir kızı hak ediyor. İyi, normal, dürüst birini. Midemdeki ağrı oraya bir şey hapsolmuş, içimi kemiriyormuş gibi şiddetleniyordu. Asla ona layık olamam. Sonsuza dek aynı günü yaşasam bile ona layık olamam.


"Belki de kaybettiğimiz zamanı telafi ediyorumdur." Hafifçe sekerek ondan geri geri uzaklaşmayı sürdürüyorum.
"Ben ciddiyim." diyor. "Neden ben?"
Kent'in karanlıkta elimi tutuşu, beni ayışığıyla aydınlanan odalardan geçirişini hatırlıyorum. Sesinin beni ninni gibi uyutuşunu,dalga gibi taşıyıp götürüşünü düşünüyorum. Yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarını benimkilere değdirirken zamanın duruşunu düşünüyorum.
"İnan bana." diyorum. "Senden başkası olamaz."









Kitaba puanım: A++


1 yorum:

  1. Kitabı okumaya teşvik edildiğimi düşüyorum, eline sağlık.

    YanıtlaSil