3.13.2015

0

Peter Pan Ölmeli - John Verdon





Orjinal adı: Peter Pan Must Die
Tür: Gerilim/ Polisiye
Sayfa Sayısı: 523
Yayınevi: Koridor Yayınları

John Verdon'ın okuduğum ikinci kitabı. Kitapları seri olarak düşünenler var, aynı karakter, farklı suçlar işlense de ben bunu bir seri olarak nitelendirmiyorum. Eğer bir seriyse de ilk kitabını ve son kitabını okudum ve bu durumda da hiçbir kusur göremedim.

Aklından Bir Sayı Tut, beni başlarda sıkmıştı, olaylar çok yavaş ilerliyor ve okuyucu sürekli Dedektif Gurney'in şüpheci ve bitmek bilmeyen bağlantı yaratma çabaları ile baş başa kalıyordu. Daha sonra hikaye beni içine çekti ve nasıl bitirdiğimi anlayamamıştım. Olayların altında beliren hikaye de oldukça ilgi çekiciydi.

Ama Peter Pan Ölmeli... Keşke aynı şeyleri onun için de söyleyebilseydim.

Yine romanlarımızın baş kahramanı Emekli New York Eyalet Polisi Dedektif Gurney (Ayrıca kendisinin ismi David ama genelde 'Dave' şeklinde hitap ediyorlar) ona bir dava ile geldiğinde çiftlik evinde rahatça oturup emekli hayatını doyasıya yaşamak yerine hayatını tehlikeye atarak bir davayı araştırmaya koyuluyor.

Gurney ve arkadaşları artık polis merkezinden ellerini eteklerini çektiklerinde dolayı bilgi alanları çok sınırlı. Bu yüzden üzerinde çalıştıkları vurulma davası ile ilgili fazla bilgi alamıyorlar, kulaktan dolma bilgilerin çok da ötesine gitmiyor bazı şeyler.

Gerçekten doğru düzgün bağlantılarının olmaması, onları olağandışı senaryolara yönlendirebilir ya da duydukları bazı şeylerden yorum çıkarabilirler; bu oldukça doğal bir şey. Ama kitabın ortaları hatta neredeyse sonu (+400 sayfa dolayları) geldiğinde bile hala her şey belirsiz ve birkaç minik bilgiden ileri gidemeyen bir araştırmanın içindeydik. Hala senaryo üretip duruluyor ve koskoca kitapta tek ve basit bir soru üzerine düşünülerek bir türlü cevabı bulunamıyordu.

Daha sonra ne mi oldu? Kitabın son sayfalarında Sherlock(!)'u aratmayan dedektifimiz bir anda olayı çözüverdi. Gerçekten mi?

Bilgi alanları kısıtlı olduğundan dolayı bazı şeyleri uzatmalarını, şüphelerinin artmasını anlıyorum ancak gerçekten, bazı şeyleri bu kadar uzatmaya gerek var mıydı? Bazı şeyleri anlatırken bu kadar ayrıntıya girip kafa karıştırmaya çalıştıktan sonra aslında olayı çok çok basit bir hamle ile çözecekse, bu adam bize neden 500 sayfa bir roman yazmıştı? Bu kadar dallandırıp budaklandırmaya gerek yoktu çünkü gerçekten okurken sıkıldım.

Kitabın ortalarında hayatınıza giren dünyanın en tehlikeli paralı katili, bir keskin nişancı olan nam-ı diğer Peter Pan ile tanışıyorsunuz. Peter Pan, gerçek olması mümkün bir karakterdi ama kitabın sonunda ona olanlarla alakalı kısımları açıkçası kahkaha atarak okudum. Dünyanın en azılı adamı olarak anılan ve kafasında binbir türlü şey dönen adamın kitabın sonundaki davranışı 500 sayfa boyunca anlatılanla nasıl bu kadar tezat olabilirdi?

Bazı kısımlarda Peter Pan'ın geçmişinden bahsedildi. Büyümeyen çocuk... Kısacık boyu ve sıska vücudu ile onu gören bir çocuk olduğunu sanıyor, sesinin tonundan kadın mı yoksa erkek mi olduğu dahi anlaşılmıyordu. Çocukluğu ile alakalı birkaç bilgi edindiğimde bu adamı delicesine merak etmeye başladım, sanırım bu kitabı bitirmemi sağlayan şey bu adamın geçmişini biraz daha öğrenmek istemem, bazı hareketleri neden yaptığını anlamaya çalışmaktı.

Ama birçok gereksiz ayrıntı ve soru arasında asıl öne çıkarılması gereken nokta, yoktu. Peter Pan bir anda geldi, bir anda kayboldu. Herkes "Amaan olay da çözüldü canım!" havasındaydı, sanki John Verdon kitabı yazmaktan en sonunda delicesine sıkılmış ve "Dur ya hemen 10 sayfada finali hallederim." deyip yazmış gibiydi. Kitabın finali berbattı. Böyle kitapları finali merak ettiğim için de okurum ama gerçekten bu nedir?

Sürekli katillerin ve davaların abartılmasından hoşlanmıyorum ve Verdon hep bunu yapıyor. Bu kez katil çok sayıda adam öldürmüştü. (Gerçekten baya çok.) Madem bu kadar azılı bir adamın peşindesin, biraz kork. Bir riske girmeden önce hayatını düşün. Hiçbirini yapmadı.

Dil akıcı diyemeyeceğim aslında. Sade bir dil kullanılmış ve çeviri de oldukça başarılı. Diyalogları okurken sinir krizleri geçirdim sadece. Sürekli Gurney "Nasıl yani?," Ne demek oluyor bu?", "Bir saniye, lütfen tekrar et." gibi ifadeler kullandıkça içim geçti gerçekten. Oysaki karşısındaki kişi durumu tek cümleyle gayet açıklayıcı bir biçimde ifade ederken Gurney, ısrarla bu soruları yöneltiyor ve belki de 2 sayfa sürecek bir diyalog oluyor size 10 sayfa. Gurney'in bu bir türlü söyleneni anlamama tavrı aklıma tek bir açıklamayı getiriyor: Adam bunamış.

Kitabın kapağı çok güzel. Zaten bu adamın tüm kitaplarının kapaklarına aşığım. Yine ortada yazan kelimenin anlamını düşündüm (Mutlaka bir anlamı ve bağlantısı vardır) SUS kelimesinin hikayeyle bağdaşan kısmını hemen 2. sayfada anlıyorsunuz. Ama hemen size söyleyeyim, kitapta bu kısım dışında başka hiç oralardan söz edilmedi. Benim delicesine merak ettiğim kısmınlar bir kez daha hiç geçmedi, anlatabiliyor muyum? İşte kitaba ve yazara olan tüm nefretim bu yüzden.

5. kitabı hiç mi hiç merak etmiyorum. Açıkçası John Verdon kitaplarını artık tamamen hayatımdan çıkardım. Böyle bir hayal kırıklığı olamaz...

Amaa tabiki de alıntılarımı almayı unutmadım. Yazımdan dolayı da spoiler yediğinizi düşünüyorsanız hiç düşünmeyin, berbat arka kapak merak uyandırmak yerine resmen size kitabı özetlemiş. Arka kapakta bahsedilen her şeyi öğrendiğimde ben kitabın 400 - 420. sayfasındaydım.

Sürekli Gurney'e Sherlock denmesine de çok sinirlendim ve dalga geçer bir tavırla güldüm. Lütfen, bu kadar da abartmayın.

Hiçbir zaman sevmesem bile bir kitaba "almayın" diyemiyorum burada. Ama uyarıyorum, sakın ola büyük beklentilerle  başlamayın ve sıkılacaksınız, bunu garanti edebilirim.

Sizi alıntılarla ve özensizce seçtiğim şarkı ile baş başa bırakayım. (Gönül isterdi ki şöyle coşkulu bir Linkin Park şarkısı falan paylaşsaydım ama yok ki kitapta coşkulu bir polisiye ruhu...)

Kitaba puanım: C -

Suç, uyum için acı veren bir açlıktır. İnsanın şiddet duygusunu karşılama, dengesini, tutarlılığını yerine getirme ihtiyacıdır.

Gerçek bir suç mahalli, hiçbir fotoğrafın ya da tanımlamanın yapamayacağı kadar somut, belirgin ve netti. Orada açık gözlerle ve zihinle baktığın zaman birçok sorunun cevabını bulabilirdin.


Davranışlarımla değerlerim arasında bir uyum olmazsa, arada bir boşluk, bir gerginlik kaynağı oluşur. Bu boşluk huzursuzluk, rahatsızlık yaratır.Bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu boşluğu kapatmak isteriz. Şiddetli davranışımızın bedelini ödeyerek o boşluğu kapamak, huzura kavuşmak isteriz.







0 yorum:

Yorum Gönder